GİRİŞ

Kimya sektörü petrol, doğal gaz, mineraller ve metaller gibi hammaddeleri 70 binin üzerinde farklı ürüne dönüştürerek hemen her sektöre girdi sağlayan, ülkelerin sanayilerinin gelişimi için kilit öneme sahip bir sektördür. Ayrıca, kimya sanayii diğer sanayi kolları üzerinde sürükleyici bir etkiye sahiptir. Kimya sanayinde sağlanan gelişmelerin ve yeni geliştirilen ürünlerin diğer sanayi kolları üzerinde olumlu, hatta bazen devrim niteliğinde etkisi olmaktadır [1].

Kimya sektörü, 20 milyon insanı doğrudan ve dolaylı olarak istihdam eden 4 trilyon dolarlık küresel bir işkoludur. Bugünkü dünya - tükettiğimiz yiyeceklerden, seyahat etme şeklimize, giydiğimiz giysilere ve kullandığımız teknolojiye kadar - kimya sanayinin ürünlerine bağlıdır.

2.             KİMYA SEKTÖRÜ VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

2.1.          Sürdürülebilirlik Kavramı ve Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA)

“Sürdürülebilir Kalkınma” terimi ilk olarak Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Komisyonu (Brundtland Komisyonu) tarafından 1987 tarihli "Ortak Geleceğimiz" adlı belgede "Gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama yeteneğinden ödün vermeden bugünün ihtiyaçlarını karşılayan kalkınma" olarak tanımlanmıştır. Sürdürülebilir kalkınma, insanlığın daha iyi bir yaşam özlemini ele almakta olup özünde dünyadaki yoksulların temel ihtiyaçlarının öncelikli olarak giderilmesi amacıyla ortaya çıkmıştır [2], [3].

Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) 2012'de Brezilya'nın Rio de Janeiro kentinde düzenlenen Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı'nda bir fikir olarak ortaya çıkmıştır. Dünyanın etkilerini ciddi şekilde yaşadığı çevresel, politik ve ekonomik zorlukları tümüyle ele alabilecek evrensel bir amaçlar dizisi üretmek konferansın temel amacı olmuştur. Konferansın en somut sonucu bir dizi sürdürülebilir kalkınma amacı oluşturma kararı olarak kabul edilmektedir. Sürdürülebilir kalkınma amaçları, paylaşılan ve kalıcı bir refah için çoklu ölçeklerde yol gösterici olarak işlev görme potansiyeline sahiptir. Paris Anlaşması'ndan birkaç ay önce, Eylül 2015'te BM Genel Kurulu, 2030 yılına kadar sürecek olan sürdürülebilir kalkınma gündeminin temel taşını oluşturan yeni bir çerçevenin ana hatlarını belirten bir karar olan Dünyamızı Dönüştürmek: 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi’ni (Transforming Our World: The 2030 Agenda for Sustainable Development) kabul etmiştir [4], [5]. Çok çeşitli insani kalkınma alanlarını ve daha geniş çevresel sürdürülebilirlik konularını kapsayan 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amacından oluşan bu karar, Milenyum Kalkınma Amaçlarının bir devamı niteliğindedir. Hem Paris Anlaşması hem de 2030 Gündemi, farklı çok taraflı süreçler altında müzakere edilmelerine rağmen, önemli ölçüde birbirleriyle bağlantılıdır.

SKA temel olarak, sürdürülebilir kalkınma alanında çalışan politika yapıcılar ve uygulayıcılar için eylemlerini yönlendirmek amacıyla hazırlanmış bir plandır. 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi kapsamında yoksulluğun ve diğer yoksunlukların sona erdirilmesi, sağlık ve eğitimin iyileştirilmesi, eşitsizliğin azaltılması ve ekonomik büyümenin teşvik edilmesi, tüm bunların yanı sıra iklim değişikliğiyle mücadele edilmesi ve ekosistemlerimizin korunması yer almaktadır. 193 ülke tarafından desteklenen Gündem, 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amacı (Tablo 1), 169 uluslararası kabul görmüş hedef ve bu hedeflere ulaşılmasını ölçmek amacıyla belirlenen 232 göstergeyi kapsamaktadır [6].

Tablo 1: Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları.

Sürdürülebilir Kalkınma

Amaçları

Tanım

SKA 1

Yoksulluğa Son

Yoksulluğun her türlüsüne her yerde son verilmesi

SKA 2

Açlığa Son

Açlığa son verilmesi, gıda güvenliğinin ve beslenmenin iyileştirilmesi ve sürdürülebilir tarımın teşvik edilmesi

SKA 3

Sağlıklı ve Kaliteli Yaşam

Her yaşta herkes için sağlıklı bir yaşamın sağlanması ve refahın teşvik edilmesi

SKA 4

Nitelikli Eğitim

Kapsayıcı ve eşitlikçi kaliteli eğitimin sağlanması ve herkes için yaşam boyu öğrenme fırsatlarının teşvik edilmesi

SKA 5

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği

Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve tüm kadın ve kız çocuklarının güçlendirilmesi

SKA 6

Temiz Su ve Sanitasyon

Herkes için mevcut ve sürdürülebilir su ve sanitasyon yönetiminin sağlanması

SKA 7

Erişilebilir ve Temiz Enerji

Herkes için uygun fiyatlı, güvenilir, sürdürülebilir ve modern enerjiye erişimin sağlanması

SKA 8

İnsana Yakışır İş ve Ekonomik Büyüme

Sürekli, kapsayıcı ve sürdürülebilir ekonomik büyümenin, tam ve üretken istihdamın ve herkes için insana yakışır işlerin teşvik edilmesi

SKA 9

Sanayi, Yenilikçilik ve Altyapı

Dayanıklı altyapının inşa edilmesi, kapsayıcı ve sürdürülebilir sanayileşmenin teşvik edilmesi ve yenilikçiliğin desteklenmesi

SKA 10

Eşitsizliklerin Azaltılması

Ülke içinde ve ülkeler arasında eşitsizliğin azaltılması

SKA 11

Sürdürülebilir Şehirler ve Topluluklar

Şehirleri ve insan yerleşimlerinin kapsayıcı, güvenli, dirençli ve sürdürülebilir hale getirilmesi

SKA 12

Sorumlu Üretim ve Tüketim

Sürdürülebilir tüketim ve üretim kalıplarının sağlanması

SKA 13

İklim Eylemi

İklim değişikliği ve etkileriyle mücadele etmek için acilen harekete geçilmesi

SKA 14

Sudaki Yaşam

Sürdürülebilir kalkınma için okyanusların, denizlerin ve deniz kaynaklarının korunması ve sürdürülebilir şekilde kullanılması

SKA 15

Karasal Yaşam

Karasal ekosistemlerin korunması, restore edilmesi ve sürdürülebilir kullanımının teşvik edilmesi, ormanların sürdürülebilir şekilde yönetilmesi, çölleşme ile mücadele edilmesi, arazi bozulmasının durdurulması ve tersine çevrilmesi ve biyolojik çeşitlilik kaybının durdurulması

SKA 16

Barış, Adalet ve Güçlü Kurumlar

Sürdürülebilir kalkınma için barışçıl ve kapsayıcı toplumların teşvik edilmesi, herkes için adalete erişimin sağlanması ve her düzeyde etkili, hesap verebilir ve kapsayıcı kurumların oluşturulması

SKA 17

Amaçlar İçin Ortaklıklar

Uygulama araçlarının güçlendirilmesi ve sürdürülebilir kalkınma için küresel ortaklığın yeniden canlandırılması

Sürdürülebilir kalkınma amaçlarına ulaşmak için zaman çerçevesi, 2016 ile 2030 yılları arasındaki 15 yıllık dönem olarak belirlenmiştir. Bu amaçlardan bazıları, özellikle sürdürülebilirlik ve kalkınma konusuyla çok sıkı bir şekilde bağlantılı olmakla birlikte her birinin çok özel amaçlar olması bakımından benzersizdirler.

2.2.          Kimya Sektörü ve Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları

Kimyasalların sorumlu üretimi, kullanımı ve yönetimi yoluyla kimya sektörü, olumsuz etkileri en aza indiren, çevreyi koruyan, sosyal ilerlemeyi teşvik eden ve ekonomik büyümeyi destekleyen yenilikçi ürünler ve uygulamalar aracılığıyla Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına (SKA) destek olabilir. Bu prensiplerin birçoğu sektörün Sorumlu Bakım® (Responsible Care) Programı'nda yer almaktadır. Sorumlu Bakım Programı, küresel kimya sanayinin güvenli kimyasal yönetiminde sürekli iyileşmeyi teşvik etmek ile birlikte çevresel, sağlık, güvenlik ve güvenlik performansında mükemmelliği elde etmek için oluşturulan gönüllü bir girişimidir. Fikir ilk olarak 1984 yılında Kanada Kimyasal Üreticiler Derneği tarafından önerilmiş olup ardından tüm dünyaya yayılmıştır. Bugün 50'den fazla ülkede uygulanmaktadır. Sorumlu Bakım Programı, kimya sanayii için gönüllü bir girişimdir. Ülkemizde de bu girişim Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği (TKSD) tarafından koordine edilmektedir. İmzacılar, Sorumlu Bakım'ın prensip ve gereksinimlerini yerine getirme konusunda taahhütte bulunurlar ve bu taahhüdün uygulanması, yetkinliği ve devamlılığı düzenli olarak TKSD tarafından denetlenir.

Kimya sanayii, küresel ekonomik manzaranın bir parçası olmuştur ve yüzyıllar boyunca önemli bir rol oynamıştır. Yenilikçi, yaşamı geliştiren ürünlerin ve teknolojilerin üreticisi olarak, Birleşmiş Milletler'in 17 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi'nde ifade edilen küresel hedeflere ulaşmada da merkezi bir role sahiptir. Günümüzde kimya sanayii, dünyanın dört bir yanındaki bölgesel ekonomiler üzerinde kritik bir rol oynamaktadır. Sanayi, aynı zamanda diğer üretim faaliyetleri için temel girdiler üretmekte ve işlemleri mümkün kılarak dünya çapındaki yaşam standartlarını ve tüketicileri desteklemektedir. Uluslararası Kimya Sanayii Dernekleri Konseyi (ICCA) tarafından yayınlanan küresel endüstri raporuna göre, kimya endüstrisi 2017 yılında dünya GSMH'sine 5,7 trilyon dolarlık bir katkı sağlamıştır [7].

Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları, küresel zorlukları ele almak ve sürdürülebilir kalkınmayı teşvik etmek için kapsamlı bir çerçeve sunmaktadır. Kimya sektörü genel olarak neredeyse her sektöre ürün ve hizmet sağlayan bir sektör olduğundan bu hedeflerin gerçekleştirilmesine aşağıda ifade edildiği şekilde çeşitli yollarla katkıda bulunabilir:

Sorumlu Üretim ve Tüketim (SKA 12): Kimya sanayii, kaynak verimliliğini artırma, atık üretimini azaltma ve sürdürülebilir tüketim modellerini teşvik etme potansiyeline sahiptir. Sektör, daha temiz üretim proseslerini benimseyerek, kaynak kullanımını optimize ederek ve tehlikeli atık üretimini en aza indirerek sorumlu üretim ve tüketim konusuna katkıda bulunabilir.

İklim Eylemi (SKA 13): Kimya sanayii, sera gazı emisyonlarına önemli ölçüde katkı sağlamaktadır. Ancak yenilenebilir enerji kaynakları ve enerji verimli teknolojiler, karbon yakalama ve kullanma ve sürdürülebilir malzemeler alanındaki yeniliklerle iklim çözümlerinin bir parçası olabilir. Sektör, düşük karbonlu süreçlere geçiş sağlayarak ve çevre dostu alternatif ürünler geliştirerek iklim değişikliğinin etkilerini azaltmaya destek olabilir.

Su ve Karadaki Yaşam (SKA'lar 14 ve 15): Kimya sektöründe, zararlı kimyasalların su kaynaklarına ve ekosistemlere salınımını azaltmaya yönelik çabalar ve sürdürülebilir kara kullanımı uygulamalarının teşvik edilmesi, biyolojik çeşitliliği ve sucul yaşamı korumaya yardımcı olabilir.

Sağlıklı ve Kaliteli Yaşam (SKA 3): Kimyasal ürünler genellikle sağlık hizmetleri, ilaçlar ve tıbbi teknolojiler için önemlidir. Sektor, tıbbi ürünlerin güvenliği, etkinliği ve erişilebilirliğini sağlayarak, potansiyel olarak zararlı kimyasalların insan sağlığı üzerindeki etkilerini en aza indirerek küresel sağlığın iyileştirilmesine katkıda bulunabilir.

Temiz Su ve Sanitasyon (SKA 6): Su kaynaklarının sorumlu yönetimi, atık işleme süreçleri ve su kirliliğinin azaltılması, toplulukların temiz ve güvenli suya erişimini sağlama konusunda sektör önemli bir rol oynayabilir.

Sanayi, Yenilikçilik ve Altyapı (SKA 9): Sektörün yenilikçilik ve Ar-Ge yönü, birden fazla sanayiye fayda sağlayan sürdürülebilir teknolojilerin, malzemelerin ve süreçlerin geliştirilmesine katkı sağlayabilir.

İnsana Yakışır İş ve Ekonomik Büyüme (SKA 8): Kimya sektörü, küresel olarak önemli bir istihdam sağlayıcıdır. Sektör, uygun çalışma koşullarını sağlayarak, işçi güvenliğini temin ederek ve iş gücü çeşitliliğini teşvik ederek kapsayıcı ekonomik büyümeye ve çalışanların refahına katkıda bulunabilir.

Amaçlar için Ortaklıklar (SKA 17): Hükümetler, sivil toplum ve diğer endüstriler arasındaki işbirliği, SKA'ları gerçekleştirmek için hayati önem taşır. Sektör, sürdürülebilir kalkınma yolunda ilerlemeyi hızlandırmak için doğru bilgiyi, en iyi uygulamaları ve kaynakları paylaşmak amacıyla ortaklıklar kurabilir.

Özetle, kimya sektörü SKA'lara olumlu katkılar sağlama potansiyeline sahip bir sektördür ancak aynı zamanda çevresel ve sosyal etkiler açısından birtakım zorluklarla karşılaşmaktadır. Sorumlu uygulamalar, düzenleyici uyum ve sürdürülebilir iş modelinin benimsenmesi, bu katkıların gerçekleştirilmesi için esastır [8].

2.3.          Kimya Sektöründe Sürdürülebilirliğin Sağlanması için Atılması Gereken Temel Adımlar

Mevcut endüstriyel üretim süreçlerinde genellikle fosil yakıt kaynakları kullanmaktadır. Ancak bu kaynakların kaynakların bulunabilirliği sınırlı olmakla birlikte çevreye olumsuz etkileri oldukça yüksektir [9]. Bu kapsamda Döngüsel Ekonomi (Circular Economy, CE); üretim, dağıtım ve tüketim süreçlerinde kullanılan malzeme miktarının azaltılması, alternatif olarak yeniden kullanılması ve geri dönüştürülmesi ile değiştiren bir ekonomik sistem olarak ilgi çekmektedir. CE, mikro düzeyde (ürünler, şirketler, tüketiciler), mezo düzeyde (eko-endüstriyel parklar) ve makro düzeyde (şehir, bölge, ulus ve ötesi) sürdürülebilir kalkınmayı gerçekleştirmeyi amaçlar, böylece aynı anda çevresel kalite, ekonomik refah ve sosyal eşitlik yaratır. Bu durum ancak, yeni iş modelleri ve sorumlu tüketicilerle mümkün hale gelebilir [10], [11].

Bu yeni kavram, üretim faaliyetlerinin çevresel etkilerini atık ve yan ürünlerin sürekli olarak geri kazanımı ve yenilenmesi yoluyla azaltma olanağı sağlamaktadır [12]. Avrupa Komisyonu’nun bir çalışmasında, CE önlemlerinin uygulanmasının 2030'a kadar yarı yarıya azalmış CO2 emisyonu, artmış ekonomik değer (1,8 trilyon Euro'ya kadar) ve istihdam (neredeyse 2 milyon iş yeri) sonucunu doğuracağı raporlanmıştır [13].

Kimya sektörü, yukarıda belirtilen prosedürlerin uygulanması, kaynakların üretimi ve tüketimi, yüksek düzeyde kirletici emisyonlar ve atık üretimi açılarından değerlendirildiğinde etkinin büyüklüğü daha da anlamlı hale gelmektedir [14]. Bu nedenle, Avrupa Komisyonu tarafından Döngüsel Ekonominin gelecekteki potansiyel rolüne özel bir vurgu yapılmıştır [15]. Kimya sektörü içinde geri dönüşüm ve yeniden kullanımın tanıtılması, büyük sağlık ve çevresel etkilerin azaltılmasına büyük katkı sağlayabilir ve aynı zamanda iş fırsatları yaratabilir. Hammaddelerin yerine yan ürünlerin yeniden kullanımı, toksik olmayan biyolojik malzemelerin kullanımı CE'ye geçişi kolaylaştırabilecek birkaç eylem olarak tanımlanmıştır. Kimyasal işletmelerin son 20 yıl içindeki ilerlemeleri, kimya sektörünün döngüsel ekonomi açısından potansiyelini göstermektedir:

(i)             Küresel kimya sanayileri tarafından yeşil süreçlerin, özellikle aktif farmasötik bileşenler (API), peptitler ve proteinler, steroidler, alkaloidler gibi kimyasal maddelerin, ilaçların ve polimerlerin işlenmesi alanında uygulanmasında kaydedilen ilerlemeler,

(ii)            Yeşil enerji girdileri ve toksik olmayan çözücülerin kullanımı,

(iii)          Atık ürünlerin geri kazanımı ve yeniden kullanımının ekonomik potansiyeli üzerine devam eden araştırmaların olumlu sonuçları [11], [16].

Sürdürülebilir sonuçlara ulaşmak için, işletmelerin 6R yaklaşımı (reduction, reuse, recycling, recover, redesign, remanufacture) ile proaktif bir rol oynaması arzu edilir - yani azaltma, yeniden kullanma, geri dönüşüm, kurtarma, yeniden tasarım, yeniden imalat. Döngüsel ekonomi önlemlerinin uygulanmasında siyasi kurumların - özellikle yerel ve ulusal hükümetlerin - belirleyici bir rolü vardır [17]. Ancak, hükümetler genellikle yetersiz düzenleyici çevrelerden, çarpık mali politikalardan, belirsiz uzun vadeli politika hedeflerinden ve istikrarsızlıktan sorumlu tutulurlar. CE uygulamalarının yaygınlaştırılabilmesi; uygun hedeflerin belirlenmesi ve zorunlu eylemlerin kabul edilmesi veya döngüsel üretim modellerini benimseyen firmalara teşvikler sağlanması ile vergi avantajlarının getirilmesi yoluyla elde edilebilir [11], [18].

Sürdürülebilir kalkınmanın üç temel bileşeni olan sosyal denge, ekonomik büyüme ve çevresel koruma ile ilgili hedeflerin başarılmasında en önemli etkenlerden biri de enerjinin üretimi ve kullanımıdır. Enerji; sürdürülebilir kalkınma ile ilgili çalışmaların kapsamında yer alan önemli konulardan biri olmuş ve özellikle son yıllarda insanlığın ihtiyacı olan enerji tüketiminin ekonomik ve çevreye zarar verilmeden sağlanması amacı öne çıkmıştır. Bu bağlamda, sürdürülebilir enerji kavramı; tüm birincil enerji kaynaklarından yapılan enerji üretiminin yüksek verimle ve temiz teknolojilerle gerçekleştirilmesini, fosil yakıtların çevre dostu yeni teknolojilerle değerlendirilmesini, fosil kaynakların yerine olabildiğince yenilenebilir enerji kaynaklarının yerleştirilmesini, bir proseste atık olarak ortaya çıkan enerjinin bir başka proseste girdi olarak kullanılmasını kapsayan ve bunu ekonomik büyüme ile bütünleştiren bir kavram olarak tanımlanmaktadır. Diğer bir anlatımla, sürdürülebilir enerji yaklaşımı, ihtiyacımız olan enerjinin en az finansmanla, en az çevresel ve sosyal maliyetle ve sürekli olarak teminine olanak sağlayan politika, teknoloji ve uygulamaları içermektedir[19]. Bu kapsamda kimya sektöründe halihazırda uygulanmakta olan yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği projelerinin yaygınlaşması ve sektörü kapsaması önem arz etmektedir.

3.             DÜNYADA KİMYA SEKTÖRÜNÜN DURUMU: SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VE REKABET

Kimya sanayii, insan gelişiminde önemli bir rol oynamakla birlikte bilim ve teknolojiye dayandığı için, gelişmiş ülkelerdeki sektörün gelişimi oldukça önemlidir. Ancak günümüzde birçok gelişmekte olan ülke de birçok kimyasal ürünün önemli üreticileri haline gelmiştir [7].

Tüm sektörlerin üretimlerinin küreselleşmesine paralel olarak kimya sanayii üretimi de hızla küreselleşmektedir. Sektörde ithalat yapmadan üretim yapan ülke bulunmamakta olup sektörün en büyük ihracatçıları aynı zamanda en büyük ithalatçıları konumundadır. Kimya sanayinin üretiminin küreselleşmesinin yanında, sektör ticaretinin ekseni doğuya doğru kaymaktadır. Özellikle Çin Halk Cumhuriyeti bu konuda başı çekmektedir. Avrupa Birliği dünya kimya ticaretinde sahip olduğu liderliği Çin, Hindistan, Güney Kore, Tayvan gibi ülkelere kaptırmıştır. AB ve ABD’deki ekonomik krizin devam etmesi halinde gelecekte de bu trendin devam etmesi beklenmektedir. Yüksek teknolojiye sahip ürünler artık sektörün en önemli hedeflerinden birisi haline gelmiştir [1].

2019 yılında, küresel kimya endüstrisinin toplam geliri yaklaşık 4 trilyon Amerikan dolarına ulaşmıştır. ABD kimya endüstrisinin gelişiminden sorumlu faktörler: bilim ve teknolojinin gelişimi, yüksek düzeyde sanayi gelişimi, hammadde temin edilebilirliği, büyük ve genişleyen pazar, çok uluslu şirketler aracılığıyla sermaye olarak sıralanabilir. Almanya da kimya endüstrisinde önde gelen bir ülkedir. Alman kimya şirketi BASF, 2021 yılı gelirine dayalı olarak dünyanın önde gelen kimya şirketlerinin sıralamasında birinci sıraya yerleşmiş olup 2020 mali yıl sonunda yaklaşık 75,5 milyar Amerikan doları gelir elde etmiştir. Almanya aynı zamanda Avrupa'nın en büyük ekonomisidir [7].

Çin kimya sanayii (2017 yılında yaklaşık 1,5 trilyon dolarlık satış) gelir açısından dünyanın en büyüğü olmuştur ve 2011 yılından bu yana dünya kimya pazarının büyümesinin yarısına katkıda bulunmuştur [20]. Çin, nominal GSMH açısından dünyanın en büyük ikinci ekonomisine sahip olmakla birlikte satın alma gücü paritesi açısından ise en büyük ekonomidir. Amerika Birleşik Devletleri'nin büyümesini sürekli olarak geride bırakan yıllık büyüme, Çin'i nominal GSMH açısından önümüzdeki yıllarda dünyanın en büyük ekonomisi olmaya yönlendirebilir. Çin, kimya endüstrisini gelişimin bir sonraki aşamasına taşıma amacıyla iddialı bir sanayi politikası stratejisi planlamaktadır. Bu strateji, Çin petrol ve kimya endüstrisi için "13. Beş Yıllık Plan"da belirtilmiştir. Çin, "lideri takip etmekten" "liderlik etmeye" ve "büyük bir ülke"den "petrol ve kimya endüstrisinde büyük bir güç" olmaya geçmeyi ve teknoloji inovasyonunda öncülük etmeyi, ticareti yönlendirmeyi ve uluslararası pazarlarda öne çıkmayı amaçlamaktadır [7].

Günümüzde Araştırma-Geliştirme (Ar&Ge) ve inovasyon çok önemli hale gelmiş olmakla birlikte geleceğin en büyük silahı olacağı düşünülmektedir. Daha az enerji tüketen, daha az su kullanan, daha az atık oluşumuna elverişli teknolojiler ve bu kapsamda üretilmiş karbon ve su ayak izi düşük ürünler ile ilgili araştırmaların önem kazanması beklenmektedir. Hammadde ve enerjinin ekonomik olarak tedarik edilmesinin yanında sürdürülebilir olması da önemlidir. Gelecekte bazı hammaddelerin yüksek fiyatına rağmen tedarik edilemeyecek duruma gelebileceği düşünülmektedir.

Günümüzde çevre dostu kimyasal maddelerin üretimi çok önem kazanmıştır. Bu bakımdan “yeşil kimya” ifadesi ön plana çıkmaktadır. Çevre dostu ürünlerin tasarım safhasından, ürün vasfını kaybedip bertarafına kadar olan tüm safhalarında risk yönetimi uygulanmalıdır. Yeşil üretim, daha az atık üreten, verimli, çevreci üretim yöntemlerini ifade etmektedir. Yeşil kimya kapsamına giren ürünler aşağıdaki şekilde sıralanabilir:

•       Hem çevreye hem de insan sağlığına zararlı kimyasalların yerine çevre dostu ve biyobozunur kimyasal ürünler,

•       Enerji verimliliğini arttıran, ürünlerin daha çevreci özellikler kazanmasını sağlayan kimyasal ürünler,

•       Çevre kirliliğinin gidermek ve temiz su elde etmek için geliştirilecek kimyasal ürünler,

•       Daha az kimyasal kullanımını, genel olarak kaynak verimliliğini sağlayacak kimyasal ürünlerdir [1].

4.             ÜLKEMİZDE KİMYA SEKTÖRÜNÜN DURUMU: SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ve REKABET

Ülkemizde, kimya sektörü geniş bir ürün yelpazesine sahiptir. Sektör, temizlik ürünleri, boyalar, kozmetik, ilaç gibi tüketim mallarının yanı sıra, tarım sektörü için gübre ve tarım ilaçları, kimya sanayinin de dâhil olduğu imalat sanayinin ihtiyaç duyduğu organik ve inorganik kimyasallar, boyalar, laboratuvar kimyasalları, termoplastikler ve kimya dahil imalat sanayinin ihtiyaç duyduğu benzeri ürünleri üretmektedir. Yoğun ürün yelpazesine sahip olan kimya sektöründe kullanılan hammaddelerin %70’i ithal edilmekte, %30’u ise yerli üretimle karşılanmaktadır. Ülkemiz kimya sanayi üretimi; ilaçlar, serumlar, otomobil lastikleri, inorganik kimyasallar, organik kimyasallar, akrilik polimerler, plastik eşyalar gibi katma değeri nispeten düşük ürünlerden oluşmaktadır. Yurtiçi üretimin yetersizliği, sanayiciyi ithalata yönlendiren en önemli faktördür. Kimya sektöründe ithalatı yapılan ara ürünlerin büyük bir bölümünü petrokimyasal ürünlerin oluşturduğu görülmektedir. Türkiye kimya sanayinin 2023 yılında 50 milyar dolar ihracat hedefi mevcuttur. Ancak sektör 2020 yılında 17 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirebilmiştir. İmalat sanayi sektörleri arasında en fazla dış ticaret açığı veren sektörün aynı dönemdeki ithalatı ise yaklaşık 30 milyar dolardır. Kimya sektöründe yeterli yatırım olmadığından iç talep ithalatla karşılanmakta olup sektörde yatırım yapılmaması halinde sektörün dış ticaret açığının daha da büyüyeceği öngörülmektedir.

Ülkemizde kimya sanayii birçok sorunla uğraşmaktadır. Enerji fiyatları, lojistik sorunlar ve bürokrasi en önemli sorunlar olarak öne çıkmaktadır. “Sürdürülebilir Rekabetçilik” açısından bakıldığında da orta ve uzun vadelerde çözülmesi gereken sorunlar vardır. Bu sorunların “hangi hızda ve yeterlilikte” çözüleceğini Türk kimya sanayinin gelişme trendi ortaya koyacaktır. Ayrıca kimya sanayii diğer imalat sektörlerine de ara girdi sağladığından büyüme trendini bu sektörlerin talepleri de önemli oranda etkileyecektir. Burada, en önemli adım kimya sektöründe stratejik öneme sahip temel kimyasal ürünlerin belirlenmesi ve bu ürünlerin üretimlerinin fizıbl olup olmadığının araştırılmasıdır. Kimya sektörü, birçok sanayi dalına girdi sağlayan öncü sektör olma özelliğinden dolayı, Türkiye ekonomisinin geleceği açısından önem taşımaktadır. Bu bağlamda kimya sektörünün dışa bağımlılığının azaltılması ve uluslararası rekabet gücünün artırılması amacıyla; dış ticaret stratejisinin belirlenmesi, teknoloji ve Ar-Ge içeriği yüksek büyük ölçekli yatırımların desteklenmesi ve katma değeri yüksek ürünlerin üretiminin önceliklendirilmesi gerekmektedir [1].

Hızlı teknolojik gelişmelerin yanı sıra dünya ticaretinin giderek serbestleşmesi ile beraber rekabet artmaktadır. Bu gelişmeler, bilim ve teknoloji politikalarını ön plana çıkarmakta ve Ar-Ge çalışmalarına daha fazla kaynak ayrılmasını gerektirmektedir. Bir taraftan Avrupa Birliği ile bütünleşmeye çalışan, diğer taraftan ucuz işgücü maliyetlerine sahip olan ülkelerin rekabet baskısıyla karşı karşıya kalan Türk imalat sanayi için, politika ve stratejiler büyük önem taşımaktadır.

Kimya sektörü tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de diğer sanayi dallarının gelişmesi için anahtar konumundadır. Kimya sektörü tarafından üretilen ürünlerin %30’u doğrudan tüketiciye ulaşırken %70’i ise diğer sektörlerde ara mal veya hammadde olarak kullanılmaktadır. Kimya Sektöründe ithalatı yapılan ara mallar incelendiğinde büyük bir bölümünü petrokimyasal ürünlerin oluşturduğu görülmektedir. Petrokimyasal ürünlerin üretim prosesleri incelendiğinde ise ham petrolden başlayarak devam eden bir büyük bir prosesin çeşitli basamaklarında ortaya çıkan ürünlerin, kimya sektörü için ara ürünleri teşkil ettiği görülmektedir. Mevcut durumdaTürkiye’de petrokimyasal üretim, ülke ihtiyacının % 25’ini dahi karşılayamamaktadır. Bu nedenle, Türkiye’nin yeni petrokimya yatırımlarına, petrokimyasal ürün yelpazesini genişletmeye ve katma değeri yüksek ürünler üretmeye ihtiyacı vardır.

Ülkemizde ithal girdi oranının azaltılmasında ihracat performansı büyük önem taşımaktadır. Ancak, ihracata dönük sektörlerde, ithal girdi kullanım oranının yüksek olması durumunda, dış ticaret açığının kapatılmasına bu sektörlerin yaptığı katkının sınırlı olması beklenmektedir. Bununla birlikte Türkiye’deki potansiyel kaya gazı kaynaklarının incelenerek üretime sokulması hem kimya hem de enerji yoğun sektörlerin rahatlamasını sağlayacaktır. Bu kapsamda kömürü hammadde kaynağı olarak kullanmamızı sağlayacak teknolojiler ve kaya gazı aramaları üzerinde çalışılabilir. Bu alanlarda sağlanacak gelişmelerin sektörün rekabet gücünü arttıracağı düşünülmektedir.

Tüm bunların yanında son yıllarda, daha az kimyasalın kullanılmasını sağlayacak teknolojiler olarak nano teknolojik ürünlerin geliştirilmesi önem kazanmaktadır. Ürün çeşitlenmesinin sağlanması, farklı amaçlara uygun kimyasalların geliştirilmesi için polimer kimyası ön plana çıkmaktadır. Bu kapsamda, demir-çelik ve diğer metal ürünlere alternatif olarak önem kazanan kompozit malzemeler gelişmeye açık bir konudur. Özellikle otomotiv sektöründe kompozit kullanımı Avrupa’da artan bir trende dönüşmektedir. Bu ürünlerin ekonomik üretiminin sağlanması halinde kompozit ürünlerde kullanılan karbon fiber ve reçinelerin kullanımının artacağı öngörülmektedir. Buna ilaveten ülkemizde, ilaç etken maddelerinin üretilmesi ve bu üretim için kullanılabilecek bitkisel kaynakların değerlendirilmesi kimya sektöründe gelişmeye açık alanlardandır[1] .

Yazan: Kumru Rende, CGE Evaluation Sürdürülebilirlik Uzmanı 

KAYNAKLAR

[1]      T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi Genel Müdürlüğü, (2022), "Kimya Sektör Raporu 2021",.

[2]      Visser W., Brundtland G. H., (2013), "Our Common Future (‘The Brundtland Report’): World Commission on Environment and Development", .

[3]      Fonseca L. M., Domingues J. P., Dima A. M., (2020), "Mapping the sustainable development goals relationships", Sustainability (Switzerland), 12 (8), 1–15.

[4]      Lim S. S., Allen K., Dandona L., Forouzanfar M. H., Fullman N., Goldberg E. M., et al., (2016), "Measuring the health-related Sustainable Development Goals in 188 countries: a baseline analysis from the Global Burden of Disease Study 2015", The Lancet, 388 (10053), 1813–1850.

[5]      Gedik Y., (2020), "Sosyal, Ekonomi̇k ve Çevresel Boyutlarla Sürdürülebi̇li̇rli̇k ve Sürdürülebi̇li̇r Kalkınma", International Journal of Economics, Politics, Humanities & Social Sciences, 3 (3), 197–206.

[6]      Ioannou I., Galán-Martín Á., Pérez-Ramírez J., Guillén-Gosálbez G., (2022), "Trade-offs between Sustainable Development Goals in carbon capture and utilisation", Energy and Environmental Science.

[7]      Hanchar A., Akintomide T. E., (2022), "THE PLACE OF THE CHEMICAL INDUSTRY IN THE WORLD",.

[8]      World Business Council for Sustainable Development, (n.d.), "WBCSD SDG Roadmaps", Https://Sdgroadmaps.Wbcsd.Org/the-Chemical-Sector/,.

[9]      Keijer T., Bakker V., Slootweg J. C., (2019), "Circular chemistry to enable a circular economy", Nature Chemistry, 11 (3), 190–195.

[10]     Kirchherr J., Piscicelli L., Bour R., Kostense-Smit E., Muller J., Huibrechtse-Truijens A., et al., (2018), "Barriers to the Circular Economy: Evidence From the European Union (EU)", Ecological Economics, 150 264–272.

[11]     Arbolino R., Boffardi R., Ioppolo G., (2020), "An insight into the Italian chemical sector: How to make it green and efficient", Journal of Cleaner Production, 264.

[12]     Murray A., Skene K., Haynes K., (2017), "The Circular Economy: An Interdisciplinary Exploration of the Concept and Application in a Global Context", Journal of Business Ethics, 140 (3), 369–380.

[13]     Avrupa Komisyonu, (2014), "Hammadde tüketiminin ekonomik ve çevresel etkilerinin modellenmesi", .

[14]     Cai Y., Sam C. Y., Chang T., (2018), "Nexus between clean energy consumption, economic growth and CO2 emissions", Journal of Cleaner Production, 182 1001–1011.

[15]     Avrupa Komisyonu, (2019), "Döngüyü Kapatmak - AB’nin Çevre Koruma Eylem Planı Döngüsel Ekonomi.", .

[16]     Kaur G., Uisan K., Ong K. L., Ki Lin C. S., (2018), "Recent Trends in Green and Sustainable Chemistry & Waste Valorisation: Rethinking Plastics in a circular economy", Current Opinion in Green and Sustainable Chemistry, 9 30–39.

[17]     de Jesus A., Mendonça S., (2018), "Lost in Transition? Drivers and Barriers in the Eco-innovation Road to the Circular Economy", Ecological Economics, 145 75–89.

[18]     Lieder M., Rashid A., (2016), "Towards circular economy implementation: a comprehensive review in context of manufacturing industry", Journal of Cleaner Production, 115 36–51.

[19]     ÖYMEN G., (2020), "YENİLENEBİLİR ENERJİNİN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ÜZERİNDEKİ ROLÜ", İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 19 (39), 1069–1087.

[20]     Hong S., Jie Y., Li X. L., Nathan L., (n.d.), "China’s chemical industry: New strategies for a new era",.

 

Giriş

Şifremi Hatırlat

Yeni Hesap Oluşturun

Change Language

Sizi Arayalım

Sizi
Arayalım